En son ne yazdım?

Ljubljana | Slovenya

Akşam saatleri, navigasyon ile otelin sokağını şıp diye buluyoruz ancak o da ne, sokak noel pazarı sebebi ile trafiğe kapanmış. Mecburi istikamet de bizi Ljubljanica nehrinin diğer tarafına götürüyor. Arabayı pazar yerine park edip en azından otele yürüyerek ulaşalım, en uygun otoparkı resepsiyondan öğreniriz diyoruz.

20151127_212846

Hallstatt, ve Bled gölü sakinliğinden sonra kendimizi bir anda sokak partisinde buluyoruz. Bu kabalalık hasta bedenime çok iyi geliyor, hayata dönüyor muyum ne? İğne atsan yere düşmez çünkü o akşam yılbaşı pazarının açılış günü! Nehrin iki tarafında yer alan kafeler, restoranlar hepsi sıcak şarap istasyonlarını sokağa kurmuşlar, herkes keyifli, şehirde toplanmış. Işıl ışıl sokaklardan, kalabalığın arasında 3 gece boyunca konaklayacağımız ve çok seveceğimiz, gidecek herkese tavsiye edeceğimiz Galeria River’a ulaşıyoruz. Resepsiyonda Slav ırkını çok iyi bir şekilde temsil eden kız oturuyor. Sakin İngilizcesi ile bize alternatifli odaları gösteriyor. Sevgilimle kızın dudakları silikon mu değil mi iddiasındayız biz o esnada.

20151128_142452
Şehir içinde pek çok tatlı tasarım mağazası bulunuyor

Oda tamam, sıra otoparkta. Gidip arabayı alacağız, sabaha kadar yakındaki otoparka koyup, sabah erken saatte hafta sonu tamamen ücretsiz olan ve otele yakın sokaklara park edeceğiz. Ertesi sabah 6’da tam bir Avrupalı olarak bu görev bana ait bir şekilde arabanın yerini değiştiriyorum. Odaya gelip dırdır ettiğimde Türklüğüme geri dönüyorum.

20151127_212850
Sıcak şaraba koşuyoruz

Gecesi 3 euroya arabayı otoparka koyduktan sonra hızlıca şehre, şehrin hareketine karışmalıyız. Slovenya otelleri arasında iyi tercihimiz olan Galeria River yılbaşı pazarının başladığı sokakta. Camdan kestaneciler, sıcak şarap satan büfeler hepsi görünüyor. Işıl ışıl her yer. Hava mı nasıl? E tabi bir Hallstatt kadar soğuk olmasa da ısırıyor. Gitmeden önce okumuştum Avrupa’nın en güzel kadınları ve erkekleri Ljubljana sokaklarında diye. Şu moda kürklü şapkalardan kimsenin yüzü görünmüyor ki, sanırım hepsi çok güzeldi. Boyluydular, uzun boylu…

20151128_151457

Nehre paralel yürüyüp zaman zaman da köprülerden karşıya geçerek zigzaglar çiziyoruz. Bir ara Stari Trg‘e giriyoruz. Sanırım trg sokak anlamına geliyor. İşte burada günün 24 saati klasik müzik çalıyor, önce tasarım mağazasından geliyor sandık, sonra acaba restoranlardan birinden mi derken yürüdükçe sokak içine yerleştirilmiş kolonları ve müziğin devamını keşfettik. Şahane!

20151129_104943
Stari Trg.

“Her şeyi unutturur Ljubljana geceleri” denebilir, ama ben akşamcı değil, uykucuyum. Lanet hastalık da inişli çıkışlı zamanlar yaşatıyor bana.

Kahvaltı için adres Le Petit Cafe. Otelin hemen arka sokağında, pek turistik olmayan, popüler tarzda ancak eski görünümde bir kafe. Kahvaltı mı? Budapeşte’deki Alibi Kafeyi aratır. İkinci bir kahvaltı adresi ise Cajna Hisa Pod Velbom. Aslında bir çay dükkanı ancak kahvaltısı gayet başarılıydı. Pazar günleri sabah 10:00’da açılıyor. Omlet, tost hepsi gayet iştah açıcıydı.

20151128_095708
Le Petit Cafe

Gün içerisinde Ljubljana kalesi, bizim geleneksel DM alışverişimiz, sokaklar arasında gezme ve son olarak da Tivoli Parkı’nda yürüyüş ile bitiyor. Açıkçası çok küçük bir şehir olduğunda 1 tam günde bitirmek mümkün. Akşama doğru ise daha gelmeden gitmek istediğim kafe olan Tozd’a bir uğruyor, balkabağı çorbasının tadına bakıyoruz.

20151128_155422
Balkabağı çorbası, Tozd

Ertesi gün benim doğum günüm, Zagreb 1,5 saat uzaklıkta, batıda ise İtalya’nın Trieste şehri var. Venedik 2,5 saat uzaklıkta. Ancak ben yine hastayım ve hiçbir yere gitme hevesim yok açıkçası. Sabah önce pazar yerine yakın erken saatte açılan bit pazarına uğruyoruz. Dağılan Yugoslavya’dan pek çok tarihi obje satılık vaziyette. Öyle bakıp çıkıyoruz.

20151129_094332
Ljubljana Bit Pazarı

Biz yine yollardayız! 50-55 dakika sonra Trieste’de buluyoruz kendimizi. Ljubljana’da bolca İtalyan plaka gördüğümüz gibi burada da bolca Sloven plaka görüyoruz. Şehir içinde yürüyüş, tipik bir İtalyan restoranı olan Gusto‘da öğle yemeği sonrasında yavaştan geri dönüş yoluna geçiyoruz. Akşam doğum günü yemeğim için tercihimiz Ljubljana’da Julica. Servisi, yemeği ile ortalama bir restoran ya da benim iştahım yok.

20151129_200332
Meşhur ejderhalı köprü

Ljubljana aynı Edirne gibi, hafta sonu bitişik komşu ülkelerden bolca turist geliyor. Menülerde İtalyanca da bulunuyor.

20151128_142108

Slovenya Yugoslavya’nın dağılması ile 2004’te Avrupa Birliğine ilk giriş yapan ülke oluyor. Ülkenin yarısından fazlası ormanlardan oluştuğu için yemyeşil bir doğaya sahip. Ayrıca okuduğum kadarı ile dünyada ormanlar ve doğal yaşam sebebi ile ayı nüfusunun da en yoğun olduğu ülke Slovenya.

20151128_103108

Soğuk olmasa ve benim keyfim yerinde olsaydı eminim bambaşka bir seyahat olacaktı ama yapacak bir şey yok. Dersimi aldım, içilebilir denen sudan ben içmeyeceğim. Bağırsak floram için seyahatlerde destek alacağım.

20151127_214044

Özetle, 4 gece 5 günlük Slovenya- Avusturya gezisinde; oteller, uçak bileti, araba kiralama, benzin, otoyol geçişleri, otoyol vergileri, yemek-içme, yurt dışı çıkış harcı, havaalanına taksi parası da dahil, kişi başı 1.500 TL harcandı.

[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=oPY5EtXfCsY[/youtube]

2015’ten bana kalan

Her sene aynı hesabı yapıyorum. Ne yaptım, nerelere gittim, neler yaşadım. Analitik verilerle hayata bakma babamdan miras bana. Hoş ben analitiğin içinde bolca da duygusallık barındırıyorum. O nedenle bazı özetlerimde gözler yaşlı.

2015 planlı plansız pek çok seyahat çıkardı önüme. Kimi son dakika oldu, kimi birkaç ay öncesinden düşünüldü.

giphy

Biraz detay vereyim:

Hollanda – Amsterdam Bol maceralı ilk bla bla car deneyimi! Amsterdam hep çok güzel, çok özgür ve bir o kadar da tarz!

Fransa – Lyon, Fransız Alpleri – Kayak pistlerinde kayboldum, 4 kişilik uçakla Fransız Alpleri üzerinde uçtum!

Macaristan – Budapeşte –  23 Nisan’da Budapeşte’de bikini giydim! Teşekkürler Gellert hamamı!

İspanya – Madrid, Toledo – Aşkı buldum!

Yunanistan – Dedeağaç, Kavala, Selanik, Thassos, Halkidiki – Artık ben bir Yunanım bile diyebilirim!

Bulgaristan – Haskovo, Svelingrad – Tamamen ticari, benzin alıp geldim hep!

İtalya – Milano,  Como – İtalyan sosyetesine karıştım! O partiden bu partiye dolaştım!

Almanya – Hamburg, Blankenese – Çok ama çok mutlu gezdim! Kuzey denizinden gelen mahsullerin tadına baktım, sık sık da andım o lezzetleri!

Türkiye – Bodrum, Göcek, Rize – Çok yedim, çok yüzdüm, çok güldüm.

Slovenya- Ljubljana – Satın aldığım tek şey mide rahatlatıcı ilaç oldu! Hayalini kurduğum seyahat hastalık sebebi ile verimsiz geçti, maalesef 🙁

Avusturya, Hallstatt, Avusturya Alpleri – Dünyanın en kötü schnitzel’ine 18 Euro ödedim! Dünyanın en güzel dağ yollarında araba sürdüm!

İtalya – Trieste – Hasta hasta zar zor yürüdüm yollarda, hem de doğum günümde! Hiç hoş olmadı bu 🙁

Toplamda 11 ülke, 21 şehir ve sadece bu seyahatler için yapılan 48.412 km! (Işığın boşlukta saat başına aldığı kilometre ile eşdeğer!) Şaşırtıcı bir rastlantı!

Bu seyahatler süresince bolca fotoğraf ve video çektim. Videolar Youtube kanalımda, fotoğraflar da Instagram‘da yayında hepsi!

 

giphy (1) travel 2

İşte böyle, 2016 için henüz hiçbir planım yok, sanırım sürprizlere gebe, en sevdiğim!

Yeni yıl dileğine gelince, 2016’da herkesin çok özgür olduğu ve gerçekten bunu hissettiği, tamamen keyfini sürdüğü seyahatlerle dolu olsun. Hepsini yapabilecek sağlığımız da yerinde olsun en başta…

giphy (1) travel

Sevgiyle mutlu yıllar diliyorum,

İrem

Bled Gölü | Slovenya

Avusturya’dan güneye, birkaç derece belki daha sıcaktır umuduyla önce nefis köy yollarından akabinde de otobanda ilerliyoruz.

20151127_123024
Avusturya- Slovenya arası otoban

Manzara, yol, yolculuk, dışarısı buz ama arabanın içi sıcacık, güzel müzik ile anın tadı çıkıyor. Seyahatin ilk gününde geçilen o meşhur tünellerden yine bitmedi mübarek diyerek ilerliyoruz. Hedefimizde Slovenya’nın küçük ancak bir o kadar da meşhur gölü Bled var. Here Maps bizi sanki her gün gittiğimiz güzergâhmış gibi şıp diye hedefimize ulaştırıyor. Bled kasabası 8.000 kişilik nüfusunun çok üstünde bir turist potansiyeli ile bu kış gününde bile enfes manzarası, merkezdeki kayak pisti, restoranları, göl etrafındaki yürüyüş ve kamp alanları ile bizi şaşırtıyor. Ünü kadar varmış gerçekten. Ancak arabadan inip biraz göl kenarında yürüyelim diyoruz. Bizim gibi birkaç turist ve akşam üzerine doğru spor yapan birkaç yerli var. Bisiklete binen ufaklıklar, gelinlik ve damatlığı ile gölün ortasındaki adada bulunan kiliseye gitmeye çalışan Japon turistler. Bir de tüm göle ve kasabaya hakim manzarası ile Bled Kalesi. Akşam ışıklandırması muhteşem. Giriş kişi başı 9 Euro. İçinde bir restoran ve müze var.

20151127_164536
Bled Kalesi

Bled Adası

Ne alaka diyeceksiniz, kış günü gelinliği ile ne yapıyor bu deliler? Biz de dedik, sonra gelmeden önce okuduğum yazı geldi aklıma. Efendim olay şöyle tatlı damatlar, çok sevdikleri gelinleri gölün ortasındaki bu kilisenin merdivenlerinde kucaklarında yukarı kadar taşırlarsa, ömürleri boyunca mutlu bir evlilik süreceklerine dair bir inanış varmış. Tabi bu arada gelin hanımın da hiç konuşmaması gerekiyormuş. Kendimi düşünemedim, gülerim muhakkak:)

20151127_152222

Adada bulunan kilise 745′te Pagan inanışına göre inşa edilmiş, daha sonra Hristiyanlığa geçiş ile içindeki bazı semboller değişime uğramış ve bugünkü Gotik kilise haline gelmiş.

20151127_152246

Alp dağlarının arasında yer alan Bled Slovenya’nın en önemli turizm noktalarından biri. Spor mevcut, güzel yemek mevcut, kamp yapmak, trekking, fotoğrafçılar için bol manzara, hepsi var! Gölün etrafı hızlı bir tempo ile 1 saatte yürünür. Zaten yürüyüş parkuru da var. Ayrıca romantik de. Daha ne olsun ki? Kışın en soğuk zamanlarında gölün donduğu da oluyormuş, işte o zaman da gölde buz pateni yapılabiliyormuş. Biz oradayken kuğu ve ördeklerin arasında paddling yaparak gölün diğer tarafına geçen bir kaç kişi gördük.

20151127_161156

“Kremna Rezina” vanilyalı kremalı pastası ile meşhur. Ayrıca su ürünleri restoranları olarak “Ostarija Peglez’n” oldukça popüler. Şansımız yok ki gittiğimiz gün açık bulalım:( Hemen üstündeki taş fırın pizzacıya giriyoruz biz de. İsmi Pizzeria Gallus. Benim yine hastalık nüks ediyor ve bir şey yiyemiyorum. Erkek arkadaşım bol rokalı nefis bir pizzayı bitiriyor. Benim yapabileceğim tek şey, yakındaki Mercator‘dan muz, soda ve ekmek almak. Midemi bastıracağını düşünerek. Slovenya genelindeki tüm marketlerin ismi Mercator olarak geçiyor, kırmızı tabelalarından hemen ayırt edebilirsiniz. Diğer Avrupa ülkelerine göre de daha uygun fiyatlı. Bizim ülkemiz ile karşılaştırdığımızda elbette Euro hesabı yapınca yine bir mutsuzluk oluyor. Ancak seyahatteyken çok da takılmamak lazım bunlara. Zaten hastayım bir de para pul hesabı ile keyfimi iyice sıfırlamamalıyım.

20151127_153953

Düşündüm orada yaşasaydım sıkılırdım kesin diye. Kış günü, sokaklar boş. Her yer soğuk. Ancak bol spor ve başka başka bol meşguliyet olmalı ya da insanın çok iyi arkadaşları, kalabalık bir ailesi olmalı. Yoksa bizim gibi metropollere alışık insanlar için, günde 4 saatimizi ayırdığımız trafiğimiz olunca sıkıcı geliyor bu durağanlık.

Akşamı ettik bile. Yarım saat sonra Ljubljana’da olacağız. Orada beni bir sürpriz bekliyor. Yazısı yakında, yine burada…

Avrupa’nın en güzel köyü, Hallstatt

İlk planda yoktu Hallstatt. Ljubljana’da 4 gece kalıp, günü birlik oraya buraya gideriz diye düşünüyordum. Hallstatt’a nasıl gidilir diye araştırırken kararımı değiştirdim. 3 saatlik yol ve günler kısa, mevsim kış. En iyisi mi uçaktan iner inmez geçelim, bir gece kalalım, ertesi gün de haritada işaretlediğim diğer yerleri gezeriz diyorum.

20151126_103521
Ljubljana havalimanı bizi kar ile karşılıyor

Plan işliyor, güneşli bir İstanbul sabahından kar yağışlı ve soğuk bir Ljubljana’ya iniyoruz. İnternetten kiraladığımız aracı almak için gittiğimizde biraz sıra, biraz da yavaş işleyen sistem sebebi ile azcık canımız sıkılmıyor değil. İlk kiraladığımız rakamın da oldukça üstüne çıkıyor, o ekleniyor bu ekleniyor. İki ülke için otoyol vergilerini içeren Vignette‘ler hesaplanıyor. (Bunları otobanda benzin istasyonlarından da alabilirsiniz) Kar lastiği kiralamada bulunmasına rağmen yeniden kiralama bedeli alınıyor vs. Siz siz olun benim yaptığım hatayı yapmayın, rezervasyonlarınızı muhakkak o ülkenin dilinde ya da İngilizce olarak print alın. Hiç dikkat etmeden aldığım rezervasyon bilgileri ile anlaşmak güç oluyor. Neyse buna üzülüp günümüzü etkilemeyelim.

20151127_113919-1-01

Daha önceki seyahatlerimde keyifle maps.me’yi kullanıyordum. Ancak şimdi farklı bir ülkeye araçla geçiş de olacak. Türkçe konuşan bir navigasyon aplikasyonu olan Here Maps gerçekten müthiş. Offline ve hatasız çalışıyor olması hayat kurtarıyor.

20151126_124747
Bitmeyen tüneller

Otobanda yol alırken her yer kar ve arada nefis köyler görünüyor, fotoğraflarını çekmek güç. Bizdeki gibi bir seyir terasları da yok yol kenarlarında.

20151126_143337

Slovenya’dan Avusturya’ya geçerken Alpler içinde bolca tünelden de geçiyoruz. Bazı tüneller ücretli, hem de bayağı ücretli, 11 euro, 7 euro gibi, paşa paşa ödüyoruz. En uzun tünel de yaklaşık 9 km uzunluğunda.  Kahve molasında suyu musluktan verdiklerinde aaa içilebilir su diye her sefer olduğu gibi yine şaşırıyorum. O suyun beni tatil ve sonrasındaki 1 hafta süresince hasta, hatta hastanelik edeceğini aklımdan bile geçirmeden. Bana ders olacak bir olay bu. Bağırsak floramın hassaslığı zaman zaman beni hayattan koparıyor. Geçtiğimiz senelerde Hollanda’nın bir köyünde içtiğim çeşme suyu da aynı şekilde beni hasta etmişti ancak bu sefer yaşadığımı daha evvel hiç yaşamadım. Umarım bundan sonra da yaşamam. Hatırlamak bile istemiyorum. Hemen konuyu kapatıyorum o nedenle.

20151127_073310

Otobandan Eben ayrımından çıktıktan sonra artık köy yolları. Saat akşam üzerine yaklaşıyor, ara ara kar yağışı da devam ediyor. Arabayı o süreçte ben kullanıyorum. Tamam iyi bir şoförüm, Monza pistinde pek çok erkekten daha iyi derece almışlığım var ancak hava şartları, dağlar arasında kıvrıla kıvrıla giden yollar beni biraz geriyor. 1 saatten fazla süren yol bitmek bilmiyor. Hata mı ettik acaba diyorum, nereden çıkardım ben bu Hallstatt‘ı. Mis gibi gitseydik direkt Ljubljana’ya. Son tabelayı gördükten sonra biraz evvelki cümleyi unutuyorum.

20151127_123624
Avusturya otobanında benzinlikler

Sessizlik var köyde. Tamamen her yer, herkes sessiz. Otelimizi şıp diye buluyoruz, eşyaları odaya atar atmaz araç girişinin yasak olduğu köy merkezine yürüyoruz. Açız bir de. Uçakta ve otobanda bir şeyler atıştırdık ancak 3,5 saat süren yolculuk sonrasında oturup adam gibi bir şeyler yemeli. Ancak o ne? Açık restoran yok. Köy meydanında bulunan sosis büfesi açık bir de Grüner Baum Hotel’in restoranını. Seçimimizi otelden yana kullanıyoruz. Tek bir masa dolu. Diğer her yer boş. Rezervasyonlu diyorlar ancak bizim orada olduğumuz sürece gelen giden yok. Ben bir et şinitzel sipariş ediyorum. Gelen yemekten memnun değilim, üstüne 3. yudumdan sonra da o otobanda içtiğim suyun emareleri başlıyor. 4 gün boyunca pek bir şey yemeden geçiyor. Ne içki ne de yemek. Hem de doğum günümde! Büyük eziyet!

20151126_173105
Hallstatt Marktplatz

Yemek sonrası Hallstatt’ı gece gördükten sonra artık dinlenme vaktidir. Yarın sabah erkenden gündüzünü, gölün etrafını gezme planımız var.

20151127_121055

O kadar küçük ve sakin bir yer ki gece yarısı camdan bakınca yolun ortasında bir tilki bile görülebiliyor!

[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=aUH2SqqZKLM[/youtube]

Hallstatt otelleri içinde bizimkisi Gasthof Grüner Anger. Kahvaltı dahil 90 Euro. Sezon dışı olmasına rağmen bence ucuz değil. Yüksek sezonda daha da pahalı olacaktır. Otelde bizim haricimizde birkaç uzak doğulu kalıyor. Zaten köy içerisinde gündüz gezdiğimizde görüyoruz ki turistlerin hepsi uzak doğulu. Çin’de Unesco korumasında olan Hallstatt’ın bir kopyası olmasına rağmen onlar orjinalini gezmeye geliyorlar. Merkez girişinde bir tane 34 plakalı Audi park edince şaşırıyorum! Gidip hemen konuşmalıyım diyorum. Heidelberg‘den dönen bir aile. Birkaç saat vakitleri var Hallstatt için ancak keşke kalsaymışız diye hayıflanıyorlar. Şanslıyız biz. Planlamamız güzel gidiyor.

20151127_095101

Göl etrafında biraz arabayla dolaşıyoruz. Göl kenarında belirli noktalarda park alanları var. Yüksek sezonda demek ki her şey başka oluyor burada. Hem göl kenarında duş görünce de bu berrak ve nefis göle yazın giriyor olmaları da imrendirmiyor değil…

20151127_094356-01

Köye geri dönüp kiliseyi, köy meydanını, birkaç mağaza ve kafeye girip, bu nefis manzara eşliğinde yaşayanları  izliyoruz. Tabi bolca da fotoğraf çekiliyor bu süreçte. Öğlen olunca artık yola çıkma vaktidir diyoruz. Zira otobana kadar yine zorlu bir yol var Allahtan güneş açıyor ve kar yağışı da yok. Düne göre daha rahat geçecek yol. Hallstatt ile vedalaşıp, Avusturya’nın bu eşsiz köylerinden geçerken, kayak pistleri tabelaları, oradaki yaşama dair konuşturuyor bizi. Arada nereye bakacağımızı da şaşırıyoruz.

20151127_103321

Hallstatt’ta tuz madenine kapalı olduğu için gidemedik. Çok farklı bir deneyim olduğunu okumuştum. Ben hasta olduğum için keyifli bir yeme içme deneyimi yaşayamadık. Hava oldukça soğuk olduğundan gölde tekne ile gezemedik. İlkbahardan sonbahara elektrikli bot kiralayıp göl içinde gezinti yapılabiliyor. Dağda yürüyüş yapamadık. Kar sebebi ile bisiklete de binemedik. Pek çok şeyi yapamadık ama kış mevsiminde doğal güzelliğe ve Avrupa’nın ilk yerleşim yerlerinden biri olan Hallstatt’a aşık olduk. Bir de Hallstatt ile instagram hesabım coşuyor:) Sırada Bled gölü ve Ljubljana var…

20151127_100945

Kavala, Selanik, Dedeağaç

Başlıkta coğrafi sıralamada bir sorun var biliyorum. Ancak bizim gezimiz Kavala’da başlıyor, Selanik ve akabinde Dedeağaç konaklamaları ile son buluyor.

[youtube width=”525″ height=”444″]https://www.youtube.com/watch?v=JFHwGyd_VW0[/youtube]

Sevdiğim, bildiğim yollar, mevsim sonbahar. Hızlıca sınırdan geçerek Kavala’ya doğru ilerliyoruz. Aslında gidiş yolu üzerinde Gümülcine ve İskeçe’ye uğrarız diyorduk ama günler kısalıyor, vakit daralıyor. Akşam üzeri Kavala’da olursak günü kaçırmadan şahane anlar yaşarız diye düşünüyoruz. Nitekim plan doğrultusunda Kavala’dayız. Kavala otelleri için evvelinde baktığımızda merkezde pek çok otel vardı, biz içlerinden hem fiyatı hem de yeri sebebi ile Galaxy Otel’i tercih ediyoruz. Oda denize bakıyor, bir de ertesi sabah kahvaltı salonunun en üst katta, tüm Kavala’ya hakim noktada olduğunu görünce, doğru tercih buymuş diyoruz. Diğer iki günde kalacağımız otellerin kahvaltıları ile kıyaslayınca da Galaxy öne çıkıyor.

20151029_081401
Kavala, odadan sabahın 6’sında çektiğim bir fotoğraf

Yol boyunca bir şey yemedik. Amacımız Kavala’ya ulaştığımızda adam gibi deniz mahsullerine gömülmek. Plan doğru işliyor, liman hizasında bulunan 3-4 lokantadan biri olan ve diğerlerine göre daha lokal görünen Mpakaliarakiatis Kira Marias’a oturuyoruz. (Sahilde, limana doğru yürürken üçüncü sıradaki dükkan). Ev şarabı, kalamar ızgara, patlıcan, cacık, sırasıyla bize uzak olmayan, çok sevdiğimiz lezzetler masamızda. Lefteris lokantanın sahibi. “Aaa İstanbul mu?” diyor bizimle konuşunca. Gömleğini İstiklal Caddesi’ndeki Mavi Jeans’tan almış, sıklıkla geliyormuş İstanbul’a. O gelsin, biz gidelim. Severiz birbirimizi.

20151029_091305(0)
Gün spor ile başlıyor

Kavala’ya 3. gidişim, ancak kaleye hiç çıkmamıştım şu ana kadar. Bu sefer kahvaltı sonrası yürüyerek Kavala’nın Osmanlı tınıları ile dolu eski mahallesinde dolaşıp, güneşin, hafif rüzgarın bize eşlik etmesi ile kaleye kadar çıkıyoruz. Ben biraz duygusalım bu gezide. Babam geliyor hep aklıma. Kavala’ya ilk onunla gelişimiz, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın tarihteki yerini anlatışı. Kalenin kahvesinde oturup bir kahve içiyorum, babamı anarak.

20151029_115956
Kavala Kalesi

Günün yarısından sonra Selanik’e doğru yola çıkıyoruz. Egnetia otobanında süren 1,5 saatlik yolculuğumuz sonunda her gün gittiğimiz yermiş gibi Capsis otele ulaşıyoruz. Elbette şehir içinde maps.me kurtarıcı oluyor. Selanik otelleri içinde Capsis iyilerinden biri, birkaç sene evvel kalmıştım burada. Oldukça büyük bir otel, yarısı renöve edilmiş, yarısı eski halde. Şansımız yok, eski odalara bizi yönlendiriyorlar. 29 Ekim olduğu için her yer dolu, her yer Türk. Yapacak bir şey yok, hepi topu 1 gece, ses etmiyoruz. Hemen sokaklara atıyoruz kendimizi, Aristotales Meydanı yürüme mesafesinde, balık pazarı, sahil, Ladadika, Beyaz Kule.

20151029_154538
Selanik balık pazarı

Bolca yürüyüşten sonra Foursquare sayesinde ömrü hayatımda yediğim en güzel souvlakiciyi buluyoruz. Şans mıdır bilinmez, akşam buluştuğum Yunan arkadaşım öğlen nerede, ne yediniz diye sorduğunda Nterlikatesen yanıtıma, nasıl buldunuz orayı diye şaşırması ile anlıyorum ki, şehrin en iyisini şıp diye yakalamışız. Şarjım az kaldığı için yediğimizin fotoğrafını çekemedim ancak büfenin fotoğrafı aşağıda:

20151029_163600
Nterlikatesen

Mutlu mesut doyduktan sonra yürüyüş, frappe molası ve ardından yine yürüyerek bu sefer Ata’mızın evine gidiyoruz. Ne kadar özel bir gün. 29 Ekim ve ben Selanik’te Atatürk’ün evindeyim. Son geldiğime göre içerisi değişmiş, düzenlenmiş, bahçedeki banklar ve peyzaj değişmiş. İçeri girmiyorum, zira gözlerim dolu, en son babamla oturup fotoğraf çektiğimiz bankta biraz ağlayıp rahatlamalıyım.

20151029_175327
Atatürk’ün doğduğu ev, Pembe Köşk

Günü bitirmek üzereyiz, otele 2 km uzaklıktayız, yürü müyüz? Yürürüz. E hadi o zaman! Aklımız fikrimiz yemekte. Sanki bizim memlekette yokmuş gibi, Yunan’a gelince sürekli bir yeme derdindeyiz. Akşam Ladadika civarındaki Negroponte adresimiz. Dekoru, mutfağı, servisi, yediklerimiz yine on numara. Geçtiğimiz yıllarda Foul To Meze‘ye gitmiş, pek çok kişiye de tavsiye etmiştim. Negroponte de oldukça iyi, daha bile iyi diyebilirim. Yemek sonrası Antzelina ile buluşacağız. Belki bir yerlerde bir şeyler içeriz.

20151029_205659
Negroponte, Ladadika bölgesinde şahane bir restoran

Antzelina ile Aristotales meydanındaki Electra Palace önünde buluşuyoruz. Çok meşhur bir milföycü var diyor, önce gidip tatlı yiyelim. Şansımıza bizim gittiğimiz saatte kapanmış olduğunu görünce biraz hayal kırıklığı ile yönümüzü Ypogion‘a çeviriyoruz. Bu arada Antzelina diyor ki Selanik’teki en meşhur pastanelerin sahipleri hep İstanbul’den göç edenler. Milföycünün ismi de İstanbullu, tabi Yunancası. Tatlı yiyemeden biz gece kulübüne geçiyoruz. Olympion Aristotales meydanında kapısında güvenliklerin olduğu bir kulüp. İçinde 3 kat içinde farklı yerler var. Hepsinde ayrı müzik çalıyor. Kimi yabancı, kimi ise belirli bir saatten sonra sadece Yunanca çalıyor. İçeride Paok futbol takımın oyuncularının olduğunu söylüyor Alex. O arada başka tarafı işaret edip bu da ünlü model bilmemkim diyor. Benimse uykum var, polarım sıcacık tutuyor ama yatağıma gitsem ne şahane olur! Gecelerin adamı değilim neticede. Otele yürüyerek gidip, ertesi gün yine yol var, hem de dönüş yolu. Dedeağaç’a bizi bekler.

20151030_145651
İskeçe

Sabah dönüşe geçtiğimizde İskeçe’de bir kahve molası veririz diyoruz ancak varış saatimizde kahveyi geçmiş ne yesek acaba telaşındayız. İskeçe’yi daha evvel böyle detaylı gezememiştim, sadece meşhur İskeçe festivalinde 1 gün geçirmiştim. Şimdi bolca yürüyüş ve gezmeyi seven birinin hisleri ile bulduğu enfes bir köfteci. Öyle böyle değil, nefis köfte. Sahibi de Türk. Meydandaki  ana caddenin bir arka sokağında.  Garson çok suratsızdı soramadım detaylı. Tabelası da Yunanca, lezzet nefis.

20151030_153153
İskeçe köftesi

Karnımız tok Dedeağaç’a da az kalmış. Yola devam o zaman. Dedeağaç’ta yemek için adresimiz her zamanki gibi Nisiotiko. Yine 1 Yunan ve 10 Türk masa ile sadece Türklere hizmet veriyor durumda Nisiotiko. Yine leziz, yine farklı. Kaç gündür yediğimiz yemekler içinde belki en farklısı. Tabi fiyat olarak da.

20151031_112834
Thraki Palace, Dedeağaç

Dedeağaç otelleri içinde belki de en güzel manzaraya sahip otelimiz. Ancak ben çok memnun kalmadığımı açık olarak söyleyebilirim. Hem merkeze uzak hem de 5 yıldızı hak etmiyor. Yaz olsa belki evet deniz iyi giderdi ama yok yine de…

20151031_155934
Edirne

Dönüşte Dimetoka’da bir kahve ve son durak Edirne. Biz Dimetoka’dayken ablamdan bir mesaj geliyor, “Orestiada’ya geçtik yemeğe, araba Pazarkule’de, dönerken ara”. Arıyorum, onları da alıp sınırı birlikte geçiyoruz. Sonra evde buluşuyoruz. Çünkü Edirneli olmak, Yunanistanla böyle haşır neşir olmayı gerektirir. 🙂

 

Kuzey Ege’de bir Yunan adası Thasos

Hepi topu 1 gece 2 tam gün yaşadık. Bol yağmurlardan geçtik, ter temiz havada nefes aldık.

Yine bir Yunan adasında yine bir kafamıza göre günler geçirdik.

20150925_111308

Taşoz ya da Thasos adasını tam tur döndük. Panagia köyüne hayran kaldık. Golden Beach‘te, sezonun sakinliğinde, kapanan şezlonlar arasında 5-10 kişi olarak denize girdik. Cennette miyiz diye sorduk birbirimize.

20150924_191849

Giola‘ya gitmek istedik ama yoldan oraya kadar yürüyüp zaman kaybetmeyelim dedik.

“Efsaneye göre bu havuzu tanrı Zeus yaratmış ve içinde Afrodit yüzüyormuş. “Afrodit’in gözyaşları” olarak da biliniyor. Başka bir efsaneye göre ise havuz Zeus’un gözünü oluşturuyor. Zeus o gözle metresini izliyormuş.

Zeus’un havuzunda yüzmeyi başka sefere erteledik…

20150925_150707
Panagia Köyü

Yolumuza devam ettik, manzarada kahve keyfi tabelasını takip ettik, ama baktık ki kapatmış. Manzara açıkken bir nefes molası verelim dedik. Bulutlara, uzaklaşıp giden yağmura baktık ormanın gölgesinde.

Merak ettiğimiz her yere girdik çıktık. Seneye yaza geldiğimizde şaşırmamak adına.

20150925_142412

Limeneria’da Limani’de akşam yemeğimizi yedik ama çok popüler olmuş olan bu restoranda mutlu olamadık.

Bundan evvelki seyahatimizde Limenas’taki Mesogeios’a gittik, bu sefer daha da beğendik. Yemelere, içmelere doyamadık. İçtiğimiz şaraptan birer şişe daha satın aldık. Evimizde keyfimizi sürdürürüz dedik.

20150925_155140
Mesogeios, Limenas

Gün dolduğunda vapura binip adayla vedalaştığımızda, biz gidiyoruz, kış geliyor dedik. Kedilere bıraktık her şeyi.

[youtube width=”525″ height=”444″]https://www.youtube.com/watch?v=uiwl1keO-UM[/youtube]

2016 yazı çabuk gelsin. Gözümü kapatalım açalım, kasvetli kış  bitmiş olsun.

Çok mu?

 

 

Ekim’de Güney Ege

En sevdiğim, en hızlı karar verip, hızlı bavul yaptığım, pat diye gittiğim.

Denize doymamışım, İstanbul’a kışın gelişini kabul edememişim. Pastırma yazı da olmayacak gibi. Nerede o mevsimler kaydı, yaz Ekim, Kasım’a kadar sürecek lafları? Hiçbiri tutmadı. Şu günlerde de kış çetin geçecek haberleri son dakika sayfalarında.

20151016_172157

Ben şimdi ne mi yapıyorum? Geçtiğimiz 4 koca günde, Güney Ege’de deniz içinde geçirdiğim anlara ait, videolara, fotoğraflara bakıyorum.

Sabah 8, Bodrum. İstanbul’dan ince bir monta çıkmışım yola. Hava alanında iner inmez küçük bavuluma tıkıştırıyorum önce o montu. Kiraladığım aracı alır almaz, Yalıkavak’ta yaşayan arkadaşım Çiğdem’e telefon ediyorum. Hayırdır diye açıyor tabi sabahın o saatinde gelen telefonu. Yarım saate sendeyim, kahvaltı edelim deyince oleey, hazırlanıyoruuum diyor. İstikamet Asmalı Bahçe. Serpme Ege kahvaltısı eşliğinde bol sohbet ve keyifle geçiyor.

20151015_094645
Asmalı Bahçe, Yalıkavak

Öğleden sonra can arkadaşlarım Türkay ve Erdal’ı arıyorum. Dükkanda mısınız? Balıkta mı? Dükkandayız diyor Erdal, yoksa Bodrum’da mısın? 20 dakikaya Bitez’de olurum diyorum. Aç mısın diye soruyorlar, kahvaltıda çok yedim ama bu kızartma kokusuna hayır diyemeyeceğim. Yanına da güzel bir bira. Oh! Büber Bitez’in vazgeçilmezi…

20151015_151742
Büber, Bitez

Hava güzel denize de gidebilirim ama arkadaşlarımı da özlemişim. Birlikte vakit geçirmek daha keyifli olacak.

Sonra mı? 3 gün boyunca bol deniz, bol orman, bol güzel yol, bol deniz mahsulü.

20151017_183904
Fethiye Balık Pazarı

Aklımda kalanlar, Fethiye Balık Pazarı, özellikle Hilmi Restoran, nefis mezeler, ama nefis nefis nefis.

[youtube width=”525″ height=”444″]https://www.youtube.com/watch?v=2f2qEmr_3H0[/youtube]

Göcek, Q Lounge. Biraz pahalı, manzara, sunum, servis her şeyi unutturur. Tereddüt etmem yine giderim.

20151016_184455-1
Q Lounge, Göcek

Göcek West Cafe, sezon bitmiş, her yer boş, sakin. Kediler ve tekneciler var. Bir tek West Cafe dolu. West Cafe enfes, kahvaltısı mis mis…

20151016_092645
West Cafe, Göcek

Akyaka, Akbük Koyu. Yaşadığıma şükrettiğim anları orada geçirdim diyebilirim. Türkiye’nin en güzel, en bakir koylarından biri. İnşallah bozulduğuna şahit olmayız. Kelimeler yetersiz Akbük için. Akyaka’dan ulaşmak güç olsa da geçtiğimiz yol bile bize yetiyor, yeşile, maviye doyuyoruz. Hele bir de koya varınca, o sükunet, o dinginlik, o hafif serin, derin berrak deniz…

20151018_153653
Akbük Koyu, Gökova

İlaç gibi gelen güneş, deniz ile sezonu kapattım mı bilemiyorum? Sürprizlere açığım:)

velhas no cio indianpornvideos.mobi fotos de novinhas dando
fotos de rola e buceta 2beeg.mobi gostosa sendo estuprada
sexo com a tia brasileira dirtyindianporn.info pauzão gostoso
vídeo da grazi massafera pornolaba.mobi travekos
contos eroticos ao vivo tubepatrol.sex xxx vídeos
fudendo a gordinha gostosa chuporn.net sexoline
furracao porno arabysexy.mobi gozadas na siririca
pica gigantesca freejavporn.mobi ponor grátis
peitinho de novinha hotmoza.tv gostosas fumando
porno brutal estupro ufym.info porno comendo cu